Mustafa Yurttutar

ÖMER GİTTİ



MUHİTTİN adlı hikayeden bir kesit...

Bir ileri bir geri gidiyordu Muhittin yaylana yaylana. Sakinliğini hiç bozmaz, sesi soluğu çıkmazdı. Aradan birkaç gün geçince ne yiyip ne içiyor, diye düşünmeye başladık.

Bizi bırakıp gider diye düşündük, gitmedi. Kanatları vardı çünkü uçabilirdi. Bizim, çıkıp kurtulmak istediğimiz mekânı terk etmiyordu. Uzun, yeşil kanatlarını zorda kalmadıkça kullanmadığını öğrenmiş olduk. İstese küçük bir kuş gibi göklere pervaz edip gönlünce bir yere gidebilir, sevdiklerine kavuşabilirdi.

Günler hatta haftalar geçtikçe Mühittin'in hayatından endişe etmiş olacaklar ki bazıları, ona yiyecek vermeye, bazıları da su içirmeye çalışıyordu. Muhittin pek oralı olmadı ilkin. Ta ki Sami Bey ikiye böldüğü İzmir üzümünün şırasına kafasını batırana kadar. Herkes merakla bakıyordu, acaba Muhittin üzümün şırasını içecek miydi? İlk başta oralı olmasa da kafası üzümün içine batıp çıkınca Muhittin'in üzüm suyunu içtiğini fark ettik. Bu hepimizde sevince sebep oldu. En azından Muhittin böylelikle birkaç gün daha yaşayabilirdi. Muhittin ağaç dalına benzeyen, fıstık yeşili renginde bir peygamber devesiydi?



Share